Merkez Bankası’nın Faiz Kararı ve USDTRY..

Türkiye ekonomisi son dönemde ekonomik gelişmeler bir yana politik gelişmeler ve küresel haberlerden de çok fazla etkilenir hale geldiği bir süreçten geçiyor. ABD’nin Iran’a uygulamış olduğu ambargo sürerken, içinde Türkiye’nin de bulunduğu 8 ülkeye geçici süreliğine sağladığı İran’dan petrol alma muafiyetini 2 Mayıs itibariyle sonlandıracağını açıkladı. Bu gelişme hem küresel piyasaları hem de Türkiye’yi negatif yönde etkiledi.

ABD-İran, Petrol fiyatları ve Türkiye

OPEC üyesi Libya’daki çatışmalar, Venezuela’daki karmaşalar ve OPEC’in petrol arzını sıkı tutmasının üzerine ABD’nin de Iran’a karşı uyguladığı petrol ambargosundaki sertleşen tutumu petrolde arz yeterliliği konusunda endişeyi arttırırken petrol fiyatlarının da son altı ayın en yüksek rakamına ulaşmasına neden oldu. Daha yalnızca birkaç ay önce petrol arzı bolluğu sebebiyle fiyatların çok düştüğü konuşulurken şimdi ise arzın daralması sebebiyle fiyatların artma eğiliminde olduğu konuşuluyor. Türkiye ise petrol ithalatının hatırı sayılır kısmını İran’dan yapıyor. Iran tercihinin sebepleri arasında ise komşu ülke olması ve Asya’daki diğer petrol arzı yapan ülkeler Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Suudi Arabistan ile siyası ilişkilerin gergin olması gösterilebilir.

ABD’nin İran petrolü hakkındaki kararını açıklamasının ardından küresel piyasalarda beliren endişeyi Trump yeni bir açıklama yaparak dindirmeyi denedi; “ABD, Iran’dan boşalacak petrol arzı boşluğunu Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan’ın arzlarını arttırarak dolduracak,” dedi fakat bu açıklamanın gerçeğe dönüşüp dönüşmeyeceği hakkında şüpheler mevcut. Iran Dışişleri Bakanı dün yaptığı açıklamasında, Suudi Arabistan ve BAE’nin bunu gerçekleştirecek derecede kapasiteleri olduğuna inanmadığını belirtti. Çin ise ABD ile ticaret müzakerelerinde olumlu sonuca yaklaştığı bu zamanlarda Iran’dan petrol ithalatı yapmaya devam edeceğini açıklayarak kafaları karıştırdı. Iran petrol ithalatı konusu, Türkiye’nin önüne ana hatlarıyla üç konu başlığı olarak çıkmış olacak;

  1. Türkiye’de Çin gibi ABD’nin açıklamasına rağmen Iran petrolünü ithal etmeye devam edebilecek mi?
  2. Türkiye Iran’dan petrol alımını durdurursa ki büyük ihtimalle öyle olacak; o zaman alternatif olarak hangi petrol arzında bulunan ülkeye yönelecek? Not: BAE ve Suudi Arabistan olacağı düşünülmüyor.
  3. Petroldeki her artış, hali hazırda yüksek olan enflasyon oranının düşmesine engel olabilecek başlıklardan biri olacak. Böylece, enflasyon düşmedikçe de faizlerin düşmesi de zora girecek.

TCMB Faiz Kararı, Enflasyon ve TL’deki Dalgalanmalar

Türkiye ve ABD arasındaki F35-S400-Patriot anlaşmazlığı da TL üzerinde baskı yaratıyor. Ödemesi yapılmış olan Rus-S400 savunma sistemlerinin teslimatına Temmuz ayında başlayacağını açıklayan Rusya’dan önce Türkiye’nin bu konuya ilk fırsatta ABD ve Rusya ile görüşerek bir çözüm bulması son dönemde TL üzerindeki baskıyı büyük oranda kaldıracaktır.

Kaynak: TCMB Hazırlayan: Mehmet Cihat Altay

Makalemizin ana konusuna gelirsek, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Para Politikaları Kurulunda 1 haftalık repo faiz oranı kararını açıkladı ve büyük çoğunluğun beklediği gibi faiz oranını sabit tuttu. Faizi sabit tutmasının yanı sıra yayınlanan açıklamada bulunan bazı cümleler (“dengelenme süreci devam ediyor”) ve önceki açıklamada belirtilen ama bu açıklamadan kaldırılmış bir cümle (“gerektiğinde parasal sıkılaşmaya devam edilecek”) USDTRY kuru üzerinde baskı yarattı. Ayrıca geçtiğimiz günlerde Financial Times haberinde TCMB net rezervleri hakkındaki habere cevap olarak beklenen açıklamanın yapılmaması da TL’nin dolara karşı değer kaybetmesinin ayrı bir nedeni olarak göze çarptı. Dün 5,89 civarında seyreden USDTRY, TCMB açıklamasının hemen ardından dakikalar içerisinde 5,99’u test etti ve belirli bir süre içerisinde 5,94’lere yerleşerek yatay bir şekilde ilerlemeye başladı. 25 Nisan’daki TCMB PPK açıklaması öncesi ise doların TL’ye karşı hafifçe değer kazanmayı sürdürmesinin bir başka nedeni, dolar endeksinin güçlenmesi yani doların yalnızca Türk Lirası’na karşı değil de birçok önemli kura karşı değer kazanmasından dolayı olduğunu da belirtelim.

Arjantin’den Bir Kesit

Arjantin ise gelişmekte olan ülkeler klasmanında bulunan ülkelerden biri. Ağır bir ekonomik krizin tam içerisinde bulunan Arjantin’i IMF’den alınan 57 milyar dolar’lık kredi bile rahatlatabilmiş değil. Ülkenin enflasyon ve faiz oranları ise aslında herşeyi özet olarak bizlere gösteriyor. Son açıklanan Mart ayı yıllık enflasyon oranı %54.7’ye ulaşmış durumda. Faiz oranının ise %71 olduğunu belirtelim. Ülkenin 5 yıllık CDS’leri dün akşam 1.300 baz puanın üzerine ulaşırken CDS’ler ülkenin tahvilleri geri ödeyememe ihtimalini %60’a kadar çıkardı.

Yaklaşan genel seçimler ise ülkedeki belirsizliği gözler önüne seriyor. Mevcut ekonomik krize sebep olduğu bilinen eski devlet başkanı Cristina Fernandez De Kirchner’in önümüzdeki seçimleri kazanacağı bekleniyor ki bu yabancı yatırımcıları Arjantin’e sıcak para sokmaktan daha da uzaklaştırıyor.

Ülkeyi ekonomik yönden incelediğimizde karşılaşabileceğimiz nadir pozitif verilerden olan Dış Ticaret Dengesi verileri geçtiğimiz yılın son çeyreğinden beri pozitif sonuç veriyor. Mart 2019’da 1 milyar doların üzerinde dış ticaret fazlası vererek üst üste 7. defa aylık fazla vermiş oldu. Dış ticaret fazlasının en önemli nedenleri ise Arjantin Peso’sunun Dolara karşı yaşadığı sert değer kaybı sebebiyle ülkenin ithalat kabiliyetinin tamamıyla körelmesi ve yabancı yatırımcının ucuz maliyet sebebiyle Arjantin’den ithalatı uygun bulmasından kaynaklı olarak bilinmektedir.

Arjantin Dış Ticaret Dengesi

Vaad edilen yüksek faiz oranı (%71) ile bile ülkeye risk priminin kıyassız bir şekilde yüksek olması sebebiyle sıcak para çekemeyen Arjantin’in resmi para birimi Peso ise dolara karşı adeta bir yıkım yaşamış durumda. USDARS (Dolar-Peso) kuruna baktığımızda bugünün verileri ile 1 doların 44 peso olduğu ve sadece üç yıl içinde Peso’nun dolara karşı tam olarak %477 oranında değer kaybı bizlere Arjantin’in yatırımcı çekmekte yaşamakta olduğu sıkıntıları açıklıyor.

USDARS

Arjantin’in gelişmekte olan bir ülke olarak ekonomik krizde olması benzer ekonomik yapıda olan ülkeleri krizde olsunlar ya da olmasınlar, yine de zan altında bırakıyor. Gelişmekte olan ekonomiler klasmanındaki Türkiye, yatırım yapılabilecek ülke olma noktasındaki çekiciliğini Arjantin’deki durumlar sebebiyle de kaybediyor.

Türkiye’nin kısa süre içerisinde S400-F35 sorunu için ABD-Rusya arasında görüşmeler yaparak en kısa sürede bu gerginliği ortadan kaldırması, İran petrol muafiyetini kalıcı sürede uzatması veya olabilecek en iyi alternatifi kısa sürede bulması ve ekonomik/yapısal reformlara hiç vakit kaybetmeden odaklanması gerekmektedir.

Son dönemlerde ülkemizde çocuklara ve kadınlara uygulanan şiddet ve taciz vakalarındaki artışa karşı mümkün olan en sert tutum sergilenmeli ve suçlular en ağır şekilde yargılanmalıdır. Verilecek bu ağır cezalar yapısal reformlar arasındadır.

Eğer beğendiyseniz, lütfen paylaşınız...

Mehmet Cihat Altay

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir