Ekonomi Bir Bilim Dalı Mıdır?
“Ekonomi bir bilim dalı mıdır” sorusunu inceliyoruz..
Konumuza başlamadan önce Türk Dil Kurumundan “bilim” sözcüğünün tanımını yazmanın konumuz açısından faydalı olacağını düşünüyorum:
Bilim: evrenin, evrendeki olguların ve olayların bir bölümünü ele alıp birtakım yöntem ve deney yolları kullanarak ve gerçeğe, gerçekliğe dayanarak birtakım yasalara ulaşan bilgi yolu, düzenli ve tutarlı bilgi.
Ekonomi birden fazla şekilde tanımlanabildiği gibi, hakkında da birden fazla argüman bulunmaktadır.
- Ekonomi nedir?
- Ekonomi bir bilim dalı mıdır?
- Ekonomi neden sosyal bilim dalı olarak tanımlanır?
- Ekonomi bilimi nasıl doğmuş ve gelişmiştir?
Bu gibi soruların cevapları kişiye ve algıya göre değişmekle beraber birçok ekonomist farklı açılardan incelemekte ve açıklamaktadır. Öncelikle Ekonomi sade bir şekilde özetlediğimizde; kaynak bulma, üretim, arz, tüketim safhalarını ve o safhalardaki gelişmeleri ve yönelmeleri inceleyen bir sosyal bilim dalıdır. Ekonomi teriminin tanımı dahi tartışma konusu olmaktayken bir bilim dalı olup olmadığı hakkında tartışanların sayısı bir hayli fazladır. Dünya genelinde bir sosyal bilim dalı olarak kabul edilen Ekonomi’yi önemli resmi kurumlar, üniversiteler, bilim adamları, filozoflar ve birçok önemli kurum bir bilim dalı olarak görmektedir.

Harvard Üniversitesi’nde Ekonomi Profesörü olan Raj Chetty Ekim 2013 tarihli New York Times için yazdığı makalesinde bu konu hakkında yorumlarda bulunarak Ekonomi’nin bilim olup olmadığı hakkındaki farklı fikirlerin ardından Ekonomi’nin çok açık bir şekilde bilim dalı olduğunu belirtmiş, bazı örneklerle görüşünü aydınlatmıştır. Ekonomi hakkında eskiden gelen bir söylem vardır: “Eğer üç ekonomiste uzman oldukları konu hakkında aynı soruyu sorarsanız, üçünden de farklı cevap alırsınız”. Aslında bu söylem bir çeşit eleştiridir ve bu söylemi kullanarak ekonominin aslında bir bilim olmadığını vurgulamaya çalışanlar olmuştur. Çünkü dünyamızda, bilimde sonuç tek olmalıdır düşüncesi mevcuttur. Üç ekonomistin aynı konuya üç farklı cevap verme ihtimali ekonominin sosyal bir bilim dalı olduğu gerçeğini değiştirmez. Ekonomi Sosyal Bilimi, Nobel ödüllerinde “Ekonomi Bilimi” adıyla ana dallar arasında bulunmaktadır. Raj Chetty yazısında ilginç bir örnek vermiştir; 2013 yılında Ekonomi Bilimi dalında verilen üç ödülden ikisi tamamen zıt görüşlerde olan iki Ekonomiste verilmiştir. Bir başka ilginç bilgi ise; Ekonomi iki tamamen karşıt görüşlü bilim adamının birlikte Nobel ödülü aldıkları tek daldır.
Bu arada 2013 senesinde iki zıt fikre sahip olan ve ödül alan o ekonomistleri merak edenler için:
- Robert J. Shiller (Yale Üniversitesi Ekonomi Profesörü)
- Eugene F. Fama (Chicago Üniversitesi Ekonomi Profesörü)
Hadi konumuza geri dönelim;
Nasıl olur da bir bilim dalının ödülü iki zıt fikre verilir!
Ekonomik büyüme veya resesyon sebeplerine piyasaların veya resmi kurumların farklı tepki ve cevaplar verdiği oluyordur, bu doğru. Fakat bazı durumlarda, aynı şey tıpta ve sağlıkta da karşılaşılaşılan zorluklara verilen cevaplarda da geçerliliğini korur. Örneğin sağlık uzmanları ve hekimleri diyet ve sağlıklı yaşam konularında bir asırdan fazla bir süredir çalışmaktadırlar ancak bu çalışmalar bizlere net bir cevap sunamamaktadır. Bazı çalışmalar bize daha fazla kahve, şarap ve çikolata tüketmemizi tavsiye ederken bazı çalışmalar tam tersini tavsiye etmektedir. Ama kimse böyle bir durumda bize tıp’ın bir bilim dalı olup olmadığı konusunda kararsız kaldığını söylemeyecektir.
Ekonomi Sosyal Biliminin araştırdığı, analiz yaptığı her konunun ve her safhanın içinde insan vardır. Başka bir deyişle Ekonomi’nin en büyük dayanaklarından birisi insandır. Evet, analizlerin tümü mühimdir yalnız bu analizler insanların kısıtlı kaynaklar sebebiyle yaptıkları seçimler ve o seçimler sırasında ve sonrasında gerçekleşen, gerçekleşecek gelişmeler ile büyür ve çeşitlenir. Ekonomi Bilimi; örneğin aşık olmamıza yardımcı olmaz veya bizi trafik kazası ihtimalinden koruyamaz ama ekonomik faktörler sahip olduğumuz işte harcadığımız mesai ve enerjiye kıyasla sağladığı maddi olanakları hesaplayabilmemize yardımcı olabilir. Ne kadar verimli çalıştığımızı ve verimi arttırmak için gerekli analizleri yapmayı ve optimum verim alabilmeyi amaçlar. Böylece iyi bir sağlık sigortasına sahip olabilmeyi veya kaliteli emniyet kemerli bir arabaya sahip olabilmeyi, kısacası insan refahını yükseltmek için herşeyden optimum verim alabilmeyi amaçlar. İyi işleyen bir ekonomi, toplumun refahını yukarıya taşıyan en önemli etkenlerden biridir.

Ekonomi Biliminin diğer bilim dallarına göre en büyük dezavantajı ise deney imkanlarının kısıtlılığıdır. Yaşamın her noktasında ekonomi vardır. Evde, işte, sokakta, her anımızda ekonomi ile iç içeyiz. Ekonomi her an yanımızda olmasına rağmen deney imkanı da bir o kadar kısıtlıdır. Bazı ekonomik oranları arttırıp ya da azaltıp ekonomide ve insan hayatındaki etkileri inceleyebilseydik diğer bilim dalları gibi bir avantaja sahip olabilir ve ekonomik tezleri ve analiz sonuçlarını daha net görebilirdik. Bu dezavantaj sebebiyle ekonomi daha çok hipotezler ve geçmiş benzer deneyimlerden faydalanarak sonuca gitmeye çalışan bir sosyal bilim dalıdır. İmkan dahilindeki veri ne kadar fazla olursa ekonomi daha deneysel ve daha bilimsel araştırmalar yapabilir.
Nobel ödüllü Yale Üniversitesi Profesörü Robert J. Shiller, Kasım 2013 tarihli Guardian’da yazdığı makalede Ekonomi Bilimine neden “Bilimi” sözcüğünün ekli olduğunu ve Fizik, Kimya gibi bilim dallarında neden ekli olmadığını özetle şöyle anlatmıştır; “ Ekonomi’nin yanına Bilimi sözcüğünün eklenme sebebi, insandır. Ekonomi Biliminin dayanağı olan insan, içinde duygu barındırır ve bu toplum tercihlerinin ve ekonomik gelişmelerin en büyük etkenlerinden birisidir. Fizik, Kimya gibi bilim dallarına duygular dahil değildir”. İnsan aynı zamanda Ekonominin bir sosyal bilim olmasının en büyük sebebidir. Matematikle beraber sosyoloji, psikoloji, tarih felsefe, hukuk, muhasebe gibi birçok konuyu harmanlayarak analiz yapmayı gerektiriyor. İstatistik ve matematik en yoğun şekilde kullanılan yöntemlerdir ve bu sebeple Ekonometrinin önemi çok büyüktür, hatta son yıllarda üniversitelerde anadal bölümü olarak da görülmeye başlanmıştır. Ekonomi analizlerinde sadece matematiğe yoğunlaşmak mümkün değildir, çünkü sosyal bir bilim dalı olan ekonomi insanı ve dolayısıyla yaşamlarını ve faaliyetlerini bir devlete ve o devletin hukuki hükümlerine bağlı yaşamak zorunda olan toplumu incelerken istatistiği kattığı kadar hukuku, sosyolojiyi, psikolojiyi da objektif analizlerinde harmanlar.
Dayanağı insan olan Ekonomi bilimi kanunlarının ve teorilerinin geçerliliği zamana ve yere göre değiştiği için evrenselliği de tartışma konusudur. Fizik, kimya kanunları dünyanın her yerinde aynıdır ve kabul görür fakat ekonomide teorinin uygulandığı zaman, coğrafya, kültür, gelenek, yöresel yaşam gibi faktörler sebebiyle farklı sonuçlar görülür. Bu sebeple ekonomik teoriler o ülkenin ve yörenin referanslarına göre uyarlanmalı kendi ekonomik politikalarını yaratmalıdırlar ki bu bile ekonomik teorilerin sonuçlarının farklılığını engelleyemeyecektir. Teorilerin ve ekonomi kanunlarının farklı zaman veya farklı ülkelerde farklı sonuçlar elde etmesi Ekonominin bir bilim dalı olmasını engellemez. Ekonomi; Fizik, Kimya gibi bilim dallarından farklı olarak bir şeyin kesin olarak ve geri dönülmeyecek şekilde doğruluğunu kanıtlamaktan ziyade sonucu etkileyebilecek faktörleri de hesaba katarak olasıkları inceler ve olasılıklar arasından optimum fayda sağlayabilmeyi amaçlar.
Farklı fikirlere saygılı olmakla birlikte, Bilimin kelime anlamına baktığımızda Ekonominin bir bilim dalı olduğuna daha çok ikna olduğumu belirtmeliyim. Üniversite yıllarımda Makroekonomi hocam olan Ravi Mukharjee’nin kurduğu şu cümleyi çok iyi hatırlıyorum;
“Ekonomi kendine has bir sosyal bilim dalıdır”.
Konu hakkındaki fikirlerinizi bekliyorum..