Dünya Gündemi ve Türkiye Enflasyon İlişkisi

Ülkemizde yaklaşan yerel seçimler arifesinde gündem bir hayli yoğun. Mart 2019’a her ne kadar kısa bir süre kalsa da küresel piyasaların sıcak gündemi ve her aksiyonu gelişmekte olan ekonomileri etkiliyor. Güçlü ekonomilerin her gün yeni veya değişen tavırları ve hareketleri önümüzdeki dönemin en azından yerel seçimlere kadar yoğun geçeceğinin tüyosunu veriyor.

Enflasyon kelimesi son dönemlerin en çok ilgi duyulan Ekonomik terimi olarak ülke gündemine oturdu. Her ne kadar dünyanın sıcak gündemi, sıkça değişen başlıkları ilgi odağımızı farklı yönlere çekse de gelişmekte olan ekonomiler arasında bulunan ülkemizde birçok küresel haber başlığı enflasyon oranını etkiliyor. Ağustos ayında beliren kur şokunun üzerine Amerika ile yaşanan siyasi gerilim Eylül ve en son Ekim 2018 enflasyon oranının %25,24 olarak açıklanmasının başlıca sebepleri olarak gösteriliyor. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB)’nın bugüne kadar uygulamış olduğu Mali ve Para Politikaları konularından ziyade bu makalemizde, enflasyonun dış etkenler sebebi ile hareketlerinin başlıca sebeplerini inceleyeceğiz.

Konuya detaylıca bakmadan önce enflasyonun tanımını yapmakta fayda görmekteyiz.

Enflasyon nedir?

Enflasyon; mal ve hizmetlere ilişkin genel fiyat düzeyinin yükseldiği ve dolayısıyla paranın satın alma gücünün düşme hızıdır. Merkez bankaları ekonominin sorunsuz çalışmasını sağlamak için enflasyonu sınırlandırmaya ve deflasyondan kaçınmaya çalışmaktadır. TCMB 2011 yılından bu yana enflasyon hedefini %5 olarak açıklamaktadır.

Enflasyonun yükselmesinin dört sebebi bulunmaktadır ve bunlardan bir veya birden fazlasının aynı anda belirmesi enflasyona sebep olmaktadır.

  • Talep enflasyonu : Mal veya hizmet arzının oluşan toplam talep hızına ayak uyduramaması sonucu oluşur. Bu gibi dönemlerde ekonominin toparlanma sürecinde olduğu ve işsizlik oranının düşüşte olduğu görülür.
  • Maliyet enflasyonu : Petrol ve gıda gibi emtia ürünlerinin fiyatlarının yükselmesi veya doğal afetler gibi nedenlerle üretim maliyetlerinin artması sebebiyle toplam mal veya hizmet arzının azalması sonucu fiyatlar yükselir.
  • Para Arzı : Para arzının artması, enflasyonun oluşmasındaki bir başka unsurdur. Bu durumda, yatırım ve tüketim harcamaları artarak fiyatlar üzerinde yukarı yönlü bir baskı oluşur.
  • Enflasyon Beklentileri : Üretici ve tüketicilerde ileride fiyatların daha da artacağı öngörüsü oluşması sebebiyle arz-talep dengesi sonucu ortaya çıkan fiyatların yukarıya doğru yönlenmesi ile oluşur.
.

ABD ile Siyasi Gerginlik

Ağustos ayı ülke ekonomisi için son yılların en zor geçen aylarından biri olarak tarihteki yerini aldı. TCMB Mali ve Para politikalarındaki hareketler ve etkilerinden bahsetmek bir yana, son dönemde USDTRY paritesini önemli derecede etkileyen gündem maddeleri vardı. Ülke ekonomimizde en büyük ihracat kabiliyetimizin bulunduğu sektörlerin başında gelen otomotiv-yedek parça, hazır giyim-konfeksiyon ve demir-demir dışı metaller sektörleri diğer sektörler gibi ağustos ayındaki kur şokundan etkilendiler. Ağustos ayının ilk günleriyle beraber şiddetlenen kur şoku, 10 Ağustos’ta ABD Başkanı Donald J. Trump’un Türkiye’den ithal edilen Çelik ve Alüminyuma uyguladığı vergileri ikiye katlamayı onayladığını açıklaması ve yine Ağustos ayının 13’ünde USDTRY kurunun kısa bir süreliğine de olsa 7 TL’yi aşması enflasyonu sert bir biçimde tetikleyen etkenlerin başında geldi. Ülkemizde üretilen mallarda kullanılan bazı hammadde ve ara maddelerin ithal edilmekte olması ve kur şokları sebebiyle ithalatın pahalılaşması ortaya çıkan fiyat artışlarına gösterilen ana sebeplerdendir. Böylece üretimdeki maliyetler artarak piyasada birçok üründe fiyatların artmasına sebep oldu. Yine kur şokunun tepe yaptığı haftada Amerika Başkanı Donald J. Trump’ın Türkiye ve Rahip Brunson hakkında attığı twitler ile beraber siyasi gerilimin yükselmesi Türkiye’nin ithalat kabiliyetini zorlaştırırken ihracat kabiliyetinin nicelik-rakamsal olarak artmasını sağladı. Bu gelişmeler Ağustos ayından itibaren ithalatın azalmaya ve ihracatın artmaya başlamasıyla cari açığın azalma eğilimine girmesine sebep oldu.

13 Ağustosta tepe noktaya ulaşan USDTRY kuru o günden itibaren sert dalgalanmalara maruz kalsa da düşüş trendine girdi. Önce 13 Eylüldeki TCMB Para Politikaları Toplantısıyla beklentilerin üzerinde açıklanan 625 baz puanlık (%6,25) faiz artışı ile kurun tekrar yükselişe geçmesi konusunda beklentileri frenleyen ve %24‘e ulaşan 1 Haftalık Repo Faiz oranları kurun düşmesini sağladı.

12 Ekim tarihi ve süregelen haftada ise rahip’in serbest bırakılması süreci ve siyasi gerilimin çözülmeye başlaması ile beraber USDTRY kurunun düşüşe geçerek TRY’nin değerlenmesini takip ettik.

Dünya Gündemi ve TL Üzerindeki Etkileri

4 Kasım 2018’de ABD’nin İran üzerine önceden açıklamış olduğu yaptırımları devreye girerken küresel piyasalarda ve özellikle İran’a komşu ülkelerde endişe yarattı. Dünyaya önemli derecede petrol satışı yapan ülkelerin başında gelen İran’a uygulanan yaptırım petrol fiyatlarının artacağı endişesini ortaya çıkarsa da kısa süre içinde Türkiye dahil olmak üzere 6 ülkeye 6 aylığına da olsa yaptırım muafiyeti sağlanması ülkemizde piyasaları az da olsa rahatlatarak USDTRY kurunun gevşemesini sağladı. Brent petrol fiyatlarının artacağı endişesi ve sanayinin en büyük maliyet kalemlerinden olması sebebiyle tüm dünyada sanayilerin üretim konusunda sıkıntı yaşama endişesi üzerine Suudi Arabistan’a baskı yapan ABD Başkanı Donald J. Trump’ın bu hareketi 6 Kasımda 72$ civarında seyreden Brent Petrol fiyatını 58$’a kadar düşmesini sağlayarak (3/12/18 itibariyle 62$) bu süre zarfında sanayicilere maliyetlerini azaltma konusunda nefes aldırdı. Ülkelerin petrol ithalat masrafında da azalmaya sebep olan bu gelişme ülkemizde de enflasyonun bu dönem için düşüşe geçmesine neden olan başlıklardan biri olacaktır. Fakat merak ettiğimiz soru ise şu; Suudi Arabistan petrol arzını bu fiyatlarda ne kadar süre idame ettirebilecek ve petrol fiyatlarındaki bu düşüş 6 ülkeye uygulanan İran ambargosu muafiyetinin biteceği dönem olan 2019 yılının 2. Çeyreğinde de sürebilecek mi?

Bu sorular önemini korurken Rusya ve Suudi Arabistan’ın piyasayı yönetmek için anlaşmalarını uzatmaları ve Kanada’nın en büyük petrol üretim bölgesi olan Alberta’nın üretimi 350.000 varil azaltma kararı Brent petrol fiyatlarının yükselmesine neden oldu. Katar’ın 57 yıllık OPEC üyeliğinden ayrıldığını açıklaması ise piyasaya büyük bir etki etmiş değil.

Gelişmekte olan ekonomilerin para birimlerini etkileyebilen önemli faktörlerden bir diğeri ise ABD merkez bankası FED’in para politikaları (faiz oranı patikası) olmuştur. FED’in piyasadan para çekeceği konusunda yapılan açıklamalar USD’nin tüm dünyada değer kazanmasına sebep olmuştu. Amerika’nın enflasyon oranının %2.5, faiz oranının %2.25 olduğunu not olarak belirtelim. Aralık ayı FED’in Para Politikaları Toplantısının ardından faiz artışına gidileceği öngörülüyor. Piyasa zaten son dönemde bunun fiyatlamasını yapmıştı. Fakat daha birkaç hafta öncesine kadar 2019 yılında iki veya üç çeyrekte faiz artışına gidilebileceği söylentileri Türkiye gibi gelişmekte olan ekonomilerin para birimleri üzerinde devalüasyon endişesi yaratmıştı. Aralık ayı başında FED Başkanı Jerome Powell’ın bu söylentileri belirsizleştiren “nötre yakınız” gibi açıklamalarıyla 2019 yılı için piyasalarda endişeden çok soru işaretleri bıraktı. Bu açıklama gelişmekte olan ekonomilerin para birimlerinin az da olsa değer kazanmasına neden oldu.

Son olarak dünya piyasalarına ve dolayısıyla Türkiye’ye de dolaylı olsa da olumlu şekilde yansıyan Arjantin’deki ABD Başkanı Trump ile Çin Lideri Xi Jinping buluşmasının ardından açıklanan Amerika – Çin ticaret savaşındaki 90 günlük barış, öngörülen görüşmeler ve atılan bazı adımlar USD’nin tüm dünyada değer kaybetmesine vesile oldu.

Trump – Xi Görüşmesi

Dünyadaki gündemlerin, döviz kurlarının ve petrol fiyatlarının; ithalat sürecindeki maliyetleri ve dolayısıyla ülke ekonomimizi önemli derecede etkilediğini biliyoruz. Son dönemde TCMB’nin enflasyonu düşürmek için uyguladığı mali ve para politikaları bir yana, Petrol fiyatlarının sert bir biçimde düşmesi, Amerika’nın Kasım 2018 seçimleri sonrası tüm dünyada uyguladığı siyasi gerilim stratejisinden şimdilik uzaklaşmış olması, gelişmekte olan ekonomilerde ve ülkemizde USDTRY’nin düşmesine neden olarak enflasyonun ateşini söndürmesine katkıda bulundu ve yıllık enflasyon Kasım ayında %25,24’den %21,62’ye kadar düştü. Burada mühim olan durum ise, bu süre zarfında ülke ekonomimizin dış etkenlere karşı dayanıklılığını olabildiğinde güçlendirerek, uyguladığı Mali ve Para Politikalarını başarılı bir şekilde vakit kaybetmeden geliştirerek devam ettirmesidir. Petrol fiyatları şimdilik düşmüş olsa da, ABD ÇİN ticaret savaşlarında zeytin dalı uzatılmış olsa da, her yeni gün yeni gelişmeleri beraberinde getiriyor.

Eğer beğendiyseniz, lütfen paylaşınız...

Mehmet Cihat Altay

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir