“Dolar Ne Olur?” Sorusu ve Dış Ekonomik Etkenler!

Özellikle 2018’in Ağustos ayında yaşanan kur şokunun ardından dillere pelesenk olan “dolar ne olur?” sorusu son zamanlarda daha sık duyulur hale geldi. Bu hem önemli bir soru hem de önemli bir sorun olarak görülmeli. Dolar/tl kuru yükselirken de düşerken de odaklanılması gereken konu arada kaynıyor. Kurdaki bu sert ve sürekli yaşanan dalgalanmalar ithalata dayalı bir ekonomi olan ülkemizde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın temel amacı olan “fiyat istikrarını sağlamasını” zorlaştırırken enflasyon hedefini tutturmada da ve öngörülebilirlikte de sıkıntılar yaşatıyor.

Dolar/TL ve TCMB Para Politikaları..

6 Kasım 2020’de 8,57 seviyesini aşarak tarihi zirvesine ulaşan dolar/tl kuru Hazine ve Maliye Bakanlığı’nda yaşanan istifa ve yeni TCMB başkanının sıkı para politikası ile hızlı bir düşüş trendine girdi. Yine bu süreçte TCMB Başkanı Naci Ağbal’ın doğru ve şahin mesajları öngörülebilirlik açısından artı puan kazandırdı ve bu da kurdaki düşüşü hızlandırdı. TCMB politika faizlerini enflasyon beklentilerinin üzerinde tutmayı sürdüreceğini belirterek, yani reel faizi artıda tutmayı vaad ederek bu süreçte TL’nin cazibesini artırmayı amaçlıyor. TCMB’nin öngörülebilirliği ve güvenilirliği ancak ekonomi ilmine uygun para politikalarının hedefe ulaşana kadar istikrarlı bir şekilde uygulanmasıyla artacaktır.

TCMB’nin son dönemde uygulamakta olduğu politika faizi, daha doğrusu para politikaları istenilen enflasyon hedefine ulaşabilmekte bir yere kadar fayda sağlayabilir. Hatta bir süre sonra her ne kadar ekonomi sosyal bilimine uygun bir şekilde uygulansa da para politikaları etkinliğini kaybedebilir ve zaman geçtikçe zarar vermeye bile başlayabilir. Bu nedenle yüksek politika faizi uygulanan dönemlerde kazanılan o kayda değer zaman doğru ve efektif bir şekilde kullanılmalı ve bu süreçte yapısal reformlara ağırlık verilmelidir. Aksi takdirde yüksek kura yalnızca yüksek faiz yani sıkı para politikası ile çare bulmaya çalışıldığında ve bu da sürekli hale geldiğinde ekonomi gitgide durağanlaşır, işsizlik ve yoksulluk artar.

Dolar/tl kurundaki sert düşüş ve artışlardan ziyade dalgalanmaların olabildiğince azaldığı bir sürece girmek kurda, dolayısıyla ekonomimizde istikrar sağlanmasına fırsat sağlayabileceği gibi TCMB’nin de temel görevi olan fiyat istikrarında uzun zaman sonra başarı sağlamasına olanak sağlayacaktır.

Buraya kadar bahsetmiş olduğum TCMB’nin öngörülebilirliği, para politikası, mali politikalar ve yapısal reformlar gibi hususların hepsi yerel başlıklardı. Tüm bu başlıklar zamanında ve doğru bir şekilde uygulandığında kurda düşüş bir süre daha devam edebilir ve enflasyon düşebilir. Fakat küresel ekonomide bazı faktörler nedeniyle Türkiye ve diğer birçok gelişmekte olan ekonomiyi bazı riskler bekliyor.

ABD Ekonomisi ve Dolar Endeksi..

Dünyanın en büyük ekonomisi olan ABD’de salgını kontrol altına almaya yönelik tedbirler nedeniyle ekonomik faaliyet önemli derecede hasar gördü. ABD dünyanın en güçlü merkez bankalarından birine sahip olmasının yanında dünyanın rezerv para birimine sahip olması dolayısıyla önemli bir misyona sahip. Salgın döneminde FED, ABD ekonomisinin yaralarını sarabilme amacıyla devasa genişletici para politikaları uygulamaya başladı. Öyle ki kovid-19’a karşılık 2020 Mart ayı başında 4,2 trilyon dolar olan FED bilançosu uygulanan genişletici para politikaları ile 9 Şubat 2021 itibarıyla neredeyse ikiye katlayarak 7,4 trilyon dolara ulaşmış durumda. Bir süre daha devam etmesini beklediğim bu gibi para politikaları ABD ve dünyadaki birçok borsanın her gün rekorlar kırmasına sebep olsa da, reel ekonominin yaralarını sarma noktasında şuan için yeterli değil. FED’in uyguladığı para politikaları ile Mart 2020’den bu yana %12’den fazla düşüş yaşayan ABD dolar endeksi (DXY) birçok ülkenin merkez bankasına nefes aldırmış oldu ve bu süreçte daha özgüvenli bir şekilde genişletici para politikası uygulamasına olanak sağladı.

Evet, FED’in bu denli devasa genişletici para politikaları ve neredeyse ikiye katlanan bilançosu bu süreçte dolar endeksini sert bir şekilde aşağıya çekmiş oldu. Joe Biden’ın teşvik planları, Hazine Bakanının ve FED başkanının güvercin açıklamalarıyla ABD dolar endeksinde bir süre daha düşüşler yaşanabilir fakat hem temel hem de teknik analiz ile DXY’nin dip seviyelerden toparlanma sinyalleri verdiğini söylemek mümkün. Fakat kovid-19 salgınının ABD ekonomisi üzerindeki negatif etkilerinin bir şekilde bertaraf edilmesi halinde, reel ekonominin toparlanması, risk iştahının ve istihdamın artmasına, bir süre sonra da ABD ekonomisinin hızla ısınmasına sebep olacaktır. Böylece ABD’de hali hazırda %1,4 olan enflasyon oranının orta vadede %2 hedefini aşması zor olmayacak gibi gözüküyor. ABD ekonomi verilerinde toparlanma sinyallerinin görülmeye başlanması, aşıların da desteğiyle normalleşme sürecinin yaklaştığının düşünülmesi ile ABD 10 yıllık tahvilleri %1,3 seviyesini aşarken, politika faizinin 2023 yılından çok daha önce yükseltilme ihtimalini artırıyor. Tüm bunlar ise hafta başından bu yana dolar endeksinin hareketlenmesine neden oldu.

Dış Ekonomik Etkenler ve Dolar/TL.

Kasım 2020’den bu yana Türk lirası ABD dolarına karşı hızla değer kazandı ve unutmamak gerekir ki bu büyük oranda sıkı para politikası yani yüksek politika faizi ile gerçekleşti. Unutulmamalı ki Türkiye klasmanında bulunan diğer gelişmekte olan ekonomilerin ortalama enflasyon oranları %5 seviyesinde bulunurken, ülkemizde son açıklanan yıllık enflasyon oranı %14,97. Ülkemizde politika faiz oranı %17 iken birçok ülkenin salgının ardından ekonomilerini canlandırma amacıyla sıfır veya sıfıra yakın faiz politikası uyguladığını biliyoruz. Yakın gelecekte ABD ekonomisinin giderek ısınmaya başlamasıyla, FED’in para politikasında sıkılaşma ve politika faizlerinde artış beklentilerinin yeşermesiyle, ABD dolar endeksinde yukarı yönlü hareketin başlaması muhtemel gözüküyor ki bu dolar/tl’deki düşüşü güçleştirecek. Bu durum da ülkemizde enflasyonun ve ardından politika faizinin aşağıya çekilebilmesini zorlaştıracak etkenlerden biri olacak.

Ülkemizde yüksek cari açık, yüksek dış ticaret açığı, yüksek kur, faiz ve enflasyon yaşanırken, TCMB ise net döviz rezervlerinde swaplar düşüldüğünde ekside bulunuyor. Tüm bu ekonomik sıkıntılardan kurtulabilmek için her ne kadar son dönemde uygulanmakta olan sıkı para politikası doğru olsa da tek başına çare olmayacağı çok açık. Yapısal reformlarda artık geç kalmamalı, doğru para ve mali politikaları sürekli hale getirerek ekonomimiz üzerinde öngörülebilirliği, güvenilirliği artırarak CDS risk priminin düşmesini sağlamalı ve orta-uzun vadede yüksek katma değerli ürünleri üretebilmek için yoğun bir çalışma başlatmalıyız. Ancak o zaman negatif dış ekonomik etkenlerden ülke ekonomimizi güçlü bir şekilde savunabiliriz.

“ABD’de Joe Biden Dönemi..” adlı makalem için tıklayınız..

“Biden Dönemi: ABD-Türkiye Muhtemel İlişkileri” adlı makalem için tıklayınız..

Eğer beğendiyseniz, lütfen paylaşınız...

Mehmet Cihat Altay

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir