Bu Bir Ticaret Savaşı Mı?

Bu Bir Ticaret Savaşı Mı?

Dünyanın zor zamanlardan geçiyor olduğu bir gerçek. Gümrük vergilerinin ardı ardına geldiği ticaret savaşları, dalgalanmalarla ve manipülasyonlarla dolu kur savaşları ve dünyanın dört bir yanında eşitlik için bir araya gelen insanların çığlıklarıyla dolu isyanlar dünyanın etrafını sarmış durumda. Küresel ekonomi bu gibi sorunların her biriyle ayrı ayrı başa çıkabilecek kudrete sahip olsa da bahsi geçen tüm sorunların hepsiyle bir arada başa çıkmak için yoğun derecede gayret gerektiriyor.

Amerika Birleşik Devletleri ile Çin arasında süregelen ticaret savaşları bir yıldan fazladır küresel ekonominin en sıcak gündemi olarak biliniyor. Ardı ardına gelen gümrük vergileri, üst üste savrulan tehditler ile piyasalarda bir zaman içerisinde bir karamsarlık oluştu. Neyse ki, ABD genel başkanlık seçimlerinin yaklaşmasının iki süper güç ülke arasındaki gerilimin düşmesine önemli derecede etkisi oldu. ABD Başkanı Donald J. Trump’ın “faz bir” anlaşmasını açıklaması dünya için her ne kadar geçici olsa da önemli bir rahatlama sebebi oldu. Atlantik’in bir diğer köşesinde ise Brexit karmaşası İngiltere’yi olduğu kadar Avrupa Birliği’ni ve hatta tüm küresel ekonomiyi yaralıyor. Her ne kadar anlaşmasız Brexit ihtimali önemli derecede savuşturulmuş olsa da devam eden belirsizlik hiç de yardımcı olmuyor.

Hong Kong’dan Şili’ye kadar birçok ülkede sokak protestolarının yılı olan 2019’da protesto gösterileri tüm dünyaya yayılıyor. Peki, bu protestolara neler sebep oluyor? Dünyaya neler oluyor? Küresel ekonomi raydan çıktı mı? Şimdilerde gündemi meşgul eden en popüler sorular bunlar…

Küresel ekonomi son birkaç çeyrekten bu yana momentumunu kaybetti. Resesyona birkaç adım uzaklıkta olunsa da, tedbirler alınmadığı müddetçe o birkaç adım çok hızlı atılmak zorunda kalınacak gibi duruyor. ABD-Çin ticaret savaşının Ocak 2018’de resmen başlamasıyla filizlenen korumacılık politikaları piyasaların ihtiyacı olan risk iştahının körelmesine neden oldu. Hızla büyüyen Çin ekonomisinin tabiri caizse tekerleğine çomak sokan Trump ve ekibi bu süreç içerisinde piyasalara gösterdi ki bu çekişme ticaret savaşı olmasının yanında aslında hem kur hem de teknoloji savaşı!

Trump Çin ürünlerine gümrük vergileri uyguladıkça, Çin, para birimi olan Yuan’ın değer kaybına uğramasına yol açarak gümrük vergisinden doğan negatif etkileri minimize etmeyi amaçladı. Ticaret savaşlarının başladığı Ocak 2018’den bu yana USDCNY paritesinin 6,40’lardan 7,18’lere kadar şahit olduk. Bu verilere göre, USDCNY paritesindeki yukarı yönlü hareketin iki ülke arasındaki gerilimle doğru orantılı olduğunu söyleyebiliriz.

Belli bir orandan sonra Yuan’daki değer kaybının Çin ekonomisini derinden etkileyebilecek sorunlara yol açabilecek olması Çin’i düşündürüyordu. Çin özel sektörünün yüklü döviz borcu, kur yukarı çıkmaya devam ettikçe ödemesi zorlaşan bir borç halini alıyordu. Bir diğer yandan yükselen kurun enflasyon oranını arttırma riski ve sonrasında bunun faizleri arttırmaya neden olacağı gibi etkenler hali hazırda yavaşlamakta olan Çin ekonomisinin yavaşlamasını daha da tetikleyebilirdi. Çin tam kur konusunda zor bir karar aşamasına geliyordu ki ABD genel başkanlık seçimleri Trump’ın karşısına dikilerek Çin’in imdadına yetişti. Son günlerde gözlerini yalnızca 2020 Kasım’daki başkanlık seçimlerine diken Trump, Çin ile faz bir anlaşmasını ilan ederek ticaret savaşları cephesini bir süreliğine kapatmış oldu. Böylece Kasım 2019 itibariyle, iki ülke arasındaki tansiyon nispeten düşmüş, kur ise 7,05’lere geri dönmüş oldu.

Kur savaşları adına birçok örneğin yaşandığı bir dönemden geçiyoruz. EURUSD’de uzun zamandır gündemdeki yerini koruyor. Avrupa’nın da uzun zamandır ekonomik yavaşlama ve düşük enflasyon dertlerinden müzdarip olduğunu, Avrupa Merkez Bankası’nın (AMB) bahsi geçen sorunlara çözüm bulmak için depozit faizlerini sıfırın altına çekse de ekonomiyi kalkındırmakta henüz başarılı olamadığını söyleyebiliriz. Faiz indirimlerinin yanında ek önlem olarak çeşitli genişleyici para politikalarını yürürlüğe sokan AMB’nin başarılı olup olmadığını önümüzdeki aylarda göreceğiz. Uygulamaya konulmuş olan para politikalarının faydalarının pek görülemediği bu dönemde, hem güçlü dolar hem de Brexit gibi iç piyasa yaralarının EURUSD’ye kan kaybettirmesi yavaşlayan Avrupa ekonomisine en önemli önlemlerden biri olarak gözüküyor. Paritenin düşüşüne seyirci kalmak Avrupa’nın uluslararası ticarette daha rekabetçi olmasını sağlayarak ekonomiye adeta uçsuz bucaksız bir tünelde beliren bir ışık gibi oldu. Trump ise bu durumu hiç sevmedi!

ABD ve Çin arasındaki ticaret savaşına kadar, küresel ekonomi koşamasa da en azından yürüyor haldeydi. Ticaret savaşının başlamasıyla beraber negatif etkileri adeta bir virüs gibi tüm dünyaya yayıldı. Yavaşlamakta olan Çin ekonomisini daha da tökezleten ticaret savaşları, ardından uluslararası ticareti de kilitlemiş oldu. Çin sanayisinin dünyanın en büyük üretici ve emtia ithalatçısı olduğunu göz önüne aldığımızda Çin ekonomisinin yavaşlamasının dünya ekonomisine etkisini görmek zor olmayacaktır. Risk iştahını önemli derecede azaltan ticaret savaşı, küresel yatırımı korkutarak birçok emtia fiyatının düşüşüne yeşil ışık yakmış oldu.

Ticaret savaşları küresel ekonomideki yavaşlamanın tek sebebidir demek büyük bir hata olur. Fakat küresel ekonomideki yavaşlamanın aşağı yönlü ivme kazanmasındaki en önemli etken ticaret savaşlarıdır.

FED’in öncülüğünde merkez bankaları gibi birçok kamu kurumu küresel yavaşlamaya ve ülkelerinde deneyimledikleri düşük enflasyon belasına uyguladıkları çeşitli para politikaları ile karşı koymaya çalışıyorlar. 2019 Temmuz itibariyle 10 yıl aradan sonra ilk defa politika faizinde indirim uygulayan FED, tüm dünyada düşük faiz trendini başlatmış oldu. FED’in ilk adımı atmasıyla birçok ülkede ve bölgede başlayan faiz indirimleri şimdilik ekonomik yavaşlamayı durdurabilmiş değil.

Merkez bankaları ve hükümetlerin uyguladıkları politikalarla birbirlerini tamamlamalılar. Bu, merkez bankalarının hükümetlerden bağımsız hareket etmemesi gerektiği anlamına gelmez. Aksine ABD örneğinde olduğu gibi hükümetlerin uyguladığı popülist ve korumacı politikalar, merkez bankasının aldığı tedbirlerin etkisini azaltabilir veya boşa çıkartabilir.

Eğer beğendiyseniz, lütfen paylaşınız...

Mehmet Cihat Altay

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir