Biden Dönemi: ABD-Türkiye Muhtemel İlişkileri
Başkanlık koltuğunu bırakmak Donald Trump için hiç kolay olmadı. Joe Biden ise daha önce Obama döneminde başkan yardımcısı olarak görev yaptığı Beyaz Saray’a bu defa ABD’nin 46. Başkanı olarak 20 Ocak 2021 itibariyle giriş yaptı. Başkanlık seçimlerine bir yıldan az bir süre kala kovid-19’un da patlak vermesiyle büyük oy kaybına uğrayan Trump giderayak yeni başkana hem iç hem de dış politikada derin sorunlar bıraktı.
“ABD’de Joe Biden Dönemi..” adlı makalemde belirttiğim yerel problemler bir yana yeni başkan Biden’ın dış politikada restorasyona gitmesi bekleniyor. Seçim manifestosunda sinyallerini vermiş olduğu çeşitli adımları görevinin ilk ayında atan Biden; Dünya Sağlık Örgütü ve Paris İklim Anlaşması’na geri katılma kararlarını ilk fırsatta imzalamış, Trump’ın aksine Avrupa Birliği, NATO ve Birleşmiş Milletler’in önemine vurgu yaparak müttefik güçlerle ortak hareket etme sinyalleri vermişti.
Biden’ın aksiyonlarının Trump’a göre daha öngörülebilir olması nedeniyle birçok ülke nispeten rahatlamış gözükürken özellikle Trump döneminde daha çok ikili ilişkiler kanalıyla hareket eden ülkeler bu dönemde Biden ve yönetiminden gelecek ilk adımı dikkatle izliyor. Tabi Biden’ın Rusya ve Çin gibi dış politikada önemli yer tutan büyük başlıklara el atması için önce içeride işleri düzene sokması gerekiyor. Bu başlıklar özelinde Biden ve yönetiminden daha net adımlar görebilmemiz için önce ülkede salgının bir şekilde kontrol altına alınması ve ardından ABD reel ekonomisinin toparlanmasında daha güçlü sinyaller alınması gerekiyor ki bu ihtimallerin gerçeğe dönüşmesinin en erken yılın ilk yarısının sonlarını bulması bekleniyor.
Biden açıklamalarında Çin’i ABD’nin en ciddi rakibi olarak gördüğünü, Çin ile uluslararası hukuk sınırları içerisinde, çatışmacı politikalardan çok rekabetçi politikalar sergileyeceğini belirtti. Biden’ın diğer birçok hususta da beklenildiği gibi Çin ile ilgili alacağı kararlarda Trump’a nazaran daha öngörülebilir hareket edeceğini söylemek mümkün. Bu nedenle piyasalarda oluşan dalgalanmaların daha da seyrelmesi muhtemel olacak.
Biden’ın önümüzdeki dönemde nispeten sert tutum takınması beklenen bir diğer başlık ise ABD’nin Rusya ile ilişkileri olacak. Biden, Rusya Başkanı Putin’in “Batı demokrasisine” bir tehdit oluşturduğunu ve NATO’yu zayıflatmaya çalıştığını savunuyor. Biden NATO ve AB ile Trump döneminde zayıflayan ilişkileri restore ederek Rusya’ya yoğun bir baskı yapmayı planlıyor.
Biden’ın Dış Politikası ve Türkiye
Donald Trump döneminde dalgalı bir seyir içerisinde seyreden ABD-Türkiye ilişkileri yeni ve tamamen farklı bir dönemece girecek gibi gözüküyor. Donald Trump döneminde iki ülke arasındaki çeşitli sorunların devlet başkanları düzeyinde ikili görüşmelerle aşıldığını biliyoruz. Biden ile beraber ise daha çok kurumlararası ilişkilerin baskın geleceği bir dönem olması bekleniyor. Bu nedenle, kamu kurum ve kuruluşlarının alanlarında uzman kişilerle donatılması her daim mühim olsa da özellikle bu dönemde ekstra önem kazanmış durumda.
Biden’ın Avrupa Birliği ve NATO ile ortak hareket etmesinin beklenmesi ve Rusya’ya uygulaması beklenen baskı ile ABD-Türkiye ilişkileri de şekillenecek. Rus yapımı hava savunma sistemi S-400 konusu ABD-Türkiye arasında hali hazırda bir gerilim oluşturmuşken, ABD ile Rusya arasında ilişkilerin gerilme ihtimaliyle daha fazla gündeme gelebilir.
Joe Biden’ın danışmanı Michael Carpenter geçtiğimiz aylarda yaptığı açıklamada; Suriye, Libya, Doğu Akdeniz ve S-400 savunma sistemleri gibi başlıklarda Türkiye ile anlaşmazlıkların bulunduğunu ve Türkiye’nin bu konular hakkında politikalarını değiştirmesinin gerekliliğinden bahsetmişti. Biden ve yönetimi kovid-19’a karşı bir şekilde önlem almayı başarıp dış politikaya odaklandığında ABD, AB veya ikisi birden aynı anda olmak üzere Türkiye üzerinde bahsi geçen konular üzerinden diplomatik baskı kurmak isteyebilir. Hali hazırda kırılgan ve sıkıntılı bir dönemden geçen Türkiye ekonomisinin bu sebepten negatif anlamda etkilenmemesi için Türkiye tüm kamu kurum ve kuruluşları ile yoğun diplomatik müzakerelere hazır olmalı, bunun için de tüm kurumlarında hızlı bir şekilde liyakat ile yapısal reformları öncelikler listesinde ilk sıralara almalıdır. Böylece ülkemiz tüm zorlukların üstesinden gelebilir, gelecektir.