ABD-FED-Dolar Üçlüsü, Türk Lirası ve Çin
ABD Başkanı Donald Trump geçtiğimiz haftalarda doların güçlü olduğundan dert yandı. Trump, güçlü doların ülke ihracatına/ithalatına yani ticaret dengesine olumsuz etki yaptığını belirterek FED başkanı Jerome Powell’ı son zamanlarda uyguladığı sıkı para politikalarından dolayı eleştirmeye devam etti. Trump-Jerome Powell-FED üçlüsünü makalemin ilerleyen bölümlerinde inceleyeceğim.
Dünya gündemini haklı olarak yoğun bir şekilde meşgul eden iki süpergüç ABD ve Çin’in ticaret müzakereleri devam ediyor. Küresel sanayi sektörünü de yakından ilgilendiren bu müzakerenin olumlu sonuçlanması küresel ekonomiye ve ülkelerin tüketim-üretim verilerine rahat bir nefes aldıracaktır.
Son bir aydır ABD-Çin görüşmelerinin olumlu yönde ilerlediğini belirten Trump ve ekibi, son günlerde ise farklı sinyaller vererek sosyal sorumluluk konularında da reformlar istediğini belirtti. Trump’ın ticaretten sorumlu danışmanı ise görüşmeler için belirli bir süre olmadığını, kat edilmesi gereken uzun bir yol olduğunu ve Trump’ın kendisinden her an görüşmeyi sonlandırmasını isteyebileceğini belirterek piyasalarda gerginliği arttıran açıklamalarda bulundu. Tüm bu gelişmelerin ardından bugünlerde ise hem iyi hem de kötü gözüken bir söylenti yayıldı; “ABD-Çin müzakereleri Haziran 2019’a kadar devam edecek”. Bu bir yandan piyasalara zaman kazandırıp, nefes aldırabilecek bir haber olsa da bir yandan da müzakerelerde daha kat edilecek çok yol ve atlatılacak birçok badireler olduğunu da gösteriyor ki Huawei’de bunlardan biri gibi! Her ne kadar Huawei konusu müzakerelerden bağımsız bir konu denilse de dışarıdan pek de öyle gözükmüyor.
Jerome Powell Trump’ın eleştirilerinin ardından baskı hissetti mi bilmek zor fakat faiz arttırma konusunda sabırlı olunacağını belirtti. Bilanço daraltma konusunda da mola verilmiş gibi gözüküyor. 20/03/2019 tarihli FED açıklamasında bilanço daraltma hakkında daha net mesajlar bekliyor olacağım.
FED – Dolar ve USDTRY
Jerome Powell’ın sözlerini uygulamaya devam eden FED son dönemde adeta frene basmış gözüküyor. Trump’ın tepki dolu sözlerinin ardından önce inada bindirir gibi yapan FED sonrasında ise aklı selim hareket ederek iç piyasadaki olumlu yönde ilerleyen enflasyon-faiz, istihdam verilerini ve aynı zamanda yavaşlayan küresel ekonomiyi gözlemlemesinin ardından frene basma kararı alarak güvercin açıklamalara yatay geçiş yaptı. Bu durum ne kadar sürecek bilinmese de gelişmekte olan ekonomiler ve para birimleri şimdilik bir nebze nefes almış gözüküyor. Birkaç ay önce piyasalarda 2019 yılı için oluşan 2 veya 3 faiz artışı yönünde beklentileri FED güvercin açıklamalarla sadece Haziran sonrası bir faiz artışı beklentisine sokmuş durumda.
Trump’ın açıklamaları, FED’in faizlerde beklemeye geçmesi ve bilanço küçültme uygulamasının durdurulması gibi gelişmeler sebebiyle Dolar’ın güç kaybetmesi gerekirken küresel ekonominin yavaşlaması ve birçok küresel verinin negatif yönde açıklanması ile ters etki yaratarak gelişmekte olan ülkelerin para birimlerine karşı yükseldi.
USD-TRY ise Ağustos 2018’deki kur şokundan itibaren çok kırılgan bir yapıya bürünmüş olsa da son dönemde 5,20 – 5,48 arasında dalgalanmaya devam ediyor. Gelişmekte olan ekonomilerden bir tanesi olan Türkiye’nin para birimi TL ise sadece yerel ekonomik başlıklar olan enflasyon-faiz-işsizlik vs. oranlarından değil aynı zamanda ABD-Çin ticaret müzakereleri, Brexit, Petrol fiyatları, son dönemde Türkiye hakkında yapılan açıklamalardan etkilenerek de konunun önemine göre dalgalanmaya devam ediyor.
ABD’de işler tam anlamıyla yolunda gitmese de, ana veriler konusunda hedeflerine ulaşmış durumdalar. ABD’de sanayi üretimi Şubat ayında %1 ile beklentinin altında da olsa artıyor fakat bu veri aynı zamanda bizlere ticaret savaşları ve küresel büyümedeki yavaşlamanın imalat sektörü üzerinde baskı yapmaya devam ettiğini gösteriyor. Olumlu tarafından baktığımda ise; örneğin ABD enflasyon hedefi %2 iken Şubat 2019 enflasyon oranı ise %1.5 olarak gerçekleşti. İşsizlik verisi %3.8 ile yine çok başarılı bir noktada iken FED’in politika faiz oranını arttırmaktan şimdilik vazgeçmesini gayet anlaşılır buluyorum. Olumlu haberlere ek olarak ABD tüketici güven endeksinin yükseldiğini söyleyebilirim. Tabi bu işin sadece iç yüzüydü. FED’in para politikasında sıkılaşmaktan bir nebze uzaklaşmasının ana sebeplerinden bir tanesi ise yukarıda da bahsettiğim gibi küresel ekonominin durağanlaşmasıdır. ABD’de durumlar genel olarak olumlu gibi gözükürken Çin’de, Avrupa’da ve diğer birçok gelişmiş/gelişmekte olan ülkelerde durumlar hiç iç açıcı gözükmüyor.
Çin ve Negatif Belirtilerin Çoğalması
Son zamanlarda Çin’in çözüme kavuşturmak zorunda olduğu bir hayli problem bulunmakta! ABD-Çin ticaret müzakerelerinin yanında her ne kadar alakası olmadığı söylense de ortada bir Huawei sorunu da var. ABD’nin Huawei’ye İran ambargosunu deldiği iddiasıyla sert tutumu ve CFO’sunu gözaltına alması işleri daha da zor hale getiriyor. Çin bu gibi sorunlarla cebelleşirken iç piyasada durgunluk belirtileri had safhaya ulaşmış durumda.
Bu durgunluğu sonlandırabilmek için ise vergi indirimleri ve sanayi destek paketleri şimdiden açıklanmaya başlandı.

Ülkenin kalkınma oranı geçen yılın aynı ayına oranla düşerek bir yavaşlamanın içine girdiği gözüküyor. Yıllık istihdam oranlarına baktığımız da ise karşımıza çok daha net bir bilgi çıkıyor ki ekonomideki yavaşlamanın boyutunu görebiliyoruz.

Yukarıdaki grafikte önceki yıla oranla ülkedeki çalışan nüfusundaki değişimi gösteren grafikte 1963 yılından beri ilk defa 0’ın altına düşüldüğünü görebiliriz. Bu bizlere Çin ekonomisinin ne kadar sert bir şekilde yavaşladığını gösteriyor ve bunun aynı zamanda küresel ekonomi içinde olumsuz bir işaret olduğunu belirtmekte fayda var.
İşsizlik verileri ise son iki yılın en düşük oranı %5.3 olarak açıklandı.
Sanayi üretim oranına baktığımızda (aşağıdaki grafik) ise üretimde çok büyük bir çöküşten bahsedebiliriz. Aslında%5.3, son 17 senedir açıklanan en düşük Sanayi Üretim oranı olarak durumu özetliyor.

Kaynak: TradingEconomics
Tüm grafikler Çin devletinin sunduğu resmi rakamlardan oluşsa da Amerika merkezli Brooking Institution araştırma firmasının analizlerine ve iddiasına göre “Çin’in yayınladığı verilerin birçoğu aslından yüksek gösteriliyor yani gerçeği yansıtmıyor”. Tabi ki bu sadece Brooking’in bir iddiası!
PMI (Purchasing Managers’ Index) denilen “Satın Alma Yöneticileri Endeksi” biz ekonomistler tarafından en fazla önemsenen endekslerden biridir. PMI; şirketlerin satın alma yöneticilerinin, mal ve hizmet satın alma eğilimlerini inceleyen bir göstergedir. Bu gösterge temel olarak büyüme öngörülerini açıklamaya yönelik anket niteliği taşımaktadır. Bu endekste 50 oranı 0 noktası gibi düşünülebilir. 50’nin aşağısı ekonomide daralmayı işaret ederken 50 üzeri ise ekonominin canlandığını ve büyüme yolunda olduğunu işaret eder. Aşağıdaki grafikte de görüleceği gibi Çin’de PMI son dönemlerde 50’nin altında bulunmaktadır.

Çin’in en büyük gelir kapılarının başında gelen ise ihracat kabiliyetidir. Şimdi ise Çin ihracat verilerine göz atalım;

Kaynak: TradingEconomics
Grafikten de bariz bir şekilde görülebileceği üzere ihracatta %20.7 ile sert bir düşüş yaşayan Çin birçok yönden kan kaybediyor. Ocak 2019’daki ihracatı 217.5 milyar USD iken yalnızca bir ay sonra Şubat 2019’da 135.2 milyar USD’ye düşmüş durumda. Bu Şubat 2016’dan beri en sert yıllık ihracat düşüşünü simgeliyor. Bu sert düşüşe sebep olan başlıklardan bazıları ise; azalan küresel talep, ABD ile süren ticaret müzakereleri ve Şubat ayının ilk günlerinde başlayan Çin yeni yıl tatili!
Tahmin edeceğiniz gibi Çin’in ithalatı da düşüşte! Hammadde ithalatında dünyanın ilk sırasında olan Çin’in ithalatta gerilemesi küresel ekonomiyi, sanayiyi ve emtia piyasasını da yaralıyor.
Çin ekonomisinin durağanlaşmasına verilebilecek birçok örnekten bir diğeri ise Çin’de üretilen otomobil satışlarının sekiz aydır üst üste geçmiş yılın aynı ayına oranla düşüşte olmasıdır.

Kaynak: TradingEconomics
Biliyoruz ki ABD’nin Çin ile ticaret savaşları başlatmasının sebebi ABD’nin Çine karşı 400 milyar USD’den fazla ticaret açığı vermesiydi. Evet, ticaret savaşları, karşılıklı konulan ithalat vergileri, alınan önlemler iki süpergüce ve tüm küresel ekonomiye zarar verdi. Bu müzakerelerin olumlu sonuçlanması tüm dünyaya, ABD’ye ama özellikle Çin’e iyi gelecek ve bu ekonomik durgunluktan daha çabuk kurtulabilecektir. Her ne kadar sert bir müzakere süreci geçiyor olsa da iki ülke de sonunda ortak yolu bulacaktır, bulmalıdır ki bu antlaşmanın sonunda herkes karlı çıkacak gibi gözüküyor.

Yukarıdaki grafikte ABD ve Çin PMI (Satınalma Yöneticileri Endeksi)’nin eşzamanlı hareketlerini görüyoruz. İki süpergüç ekonomi; ABD ve Çin PMI’ları düşüş trendine girmiş durumdalar. Çin kritik level 50’nin altında ve ABD ise aşağıya doğru Çin’e yaklaşıyor. Grafikten de görüleceği üzere küreselleşen dünyada iki süpergüç de birbirini tahmin edilenden çok daha fazla etkiliyor ki ABD bu dönemden çok daha güçlenerek çıkabilmek için Çin’in ekonomik yönden toparlanmasını beklemesi gerekiyor. ABD-Çin müzakereleri Haziran’a veya daha ileriye de ertelense bir orta yolu bulacaklarını ve ticaret antlaşmasını imzalayacaklarını düşünmekteyim. Bu tüm dünyaya güven aşılayacaktır ve küresel piyasaların canlanmasına en büyük sebeplerden biri olacaktır.
Bu makalemde ABD, USDTRY ve ağırlıklı olarak Çin ekonomisini inceledik. Makalemi daha da fazla uzatmamak amacıyla Avrupa Birliği’nde beliren ekonomik yavaşlama sinyallerini, Brexit karmaşasını, Altın ve Petrol gündemini bir sonraki makaleye saklıyorum.
Bir sonraki makalemde buluşmak dileğiyle..
Kolay anlaşılır yorumlarınizla ekonomiyi artik yakindan takip edebiliyoruz.
Ne mutlu bize! Güzel yorumunuz için çok teşekkür ederiz!